Dorian Gray’in Portresi (Oscar Wilde)
Döneminde büyük sansasyon yaratan, İrlanda’lı Yazar Oscar Wilde’ın psikolojik, felsefi, psiko-mitolojik unsurlar içeren romanı “DORİAN GRAY’İN PORTRESİ” ilk olarak 1890 yılında basıldı. Günümüze kadar başka bir çok esere ilham oldu.
Gotik Edebiyat Akımının temel taşlarından olan Dorian Gray’in Portresi’ni analiz ederken, sanatın içinde sanat teması, hedonizm, sonsuz gençlik ve güzellik uğruna şeytana ruhunu satmak gibi temalarla birlikte, Jungien psikanalitik, arketipsel açılımlar, ve metaforik çözümlemeler öne çıkmaktadır.
Kitabın önsözünün ilk satırında Oscar Wilde şöyle yazmıştır: “Sanatçı güzel şeylerin yaratıcısıdır. Sanatı gözler önüne sermek ve sanatçıyı sır gibi gizlemek sanatın amacıdır. Ressam “Basil Hallward gördüğü şeyi tabloya aktardığında hem portrenin hem de Dorian Gray’in kaderini çizmiştir.”
Sineklerin Tanrısı (William Golding)
(Çocuk kitabı değildir.)
“SİNEKLERİN TANRISI” ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar düzeninden zaman geçtikçe uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Olayların eşsiz bir cennet bahçesini andıran bir ada ortamında duygusal iyimserlikten uzakta gerçekleşmesi manidardır.
“Sineklerin Tanrısı” nı okurken, uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığa yolculuk yaparız.
William Golding bu eserinde, evrensel arketiplerle ördüğü kişiler arasındaki çatışmalar aracılığıyla, insana özgü gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyar.
Eser analizinde Jung ve Klein psikanalitik kuramları, felsefi ve sosyolojik çözümlemeler, tarihsel-politik ve psiko-mitolojik açılımlar yapılmaktadır.
1984 / Bin Dokuzyüz Seksen Dört (George Orwell)
George Orwell’in bu kült eseri, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni romanda inanılmaz bir hayal gücüyle en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır. Güncelliğini yitirmeyen bir baş yapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
Otomatik Portakal (Anthony Burgess)
“Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insana bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…” – Anthony Burgess
Karabasan gibi bir gelecek atmosferi… Geceleyin sokakları terörize eden, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler ve bu hikayenin anti-kahramanı Alex… Yayımlandığı günden bu yana “kült roman” özelliğini kaybetmeyen Otomatik Portakal’ın 15 yaşındaki kahramanı, “iyi ya da kötü nedir?”, “insan özgür iradesiyle kaderini seçebilir mi?” gibi soruların yanıtını kurcalarken şiddet dolu sahnelere Bethoven’ın, Mozart’ın müzikleri eşlik ediyor. Alex ve çete kardeşleri Pete, Georgie ve Aptalof, yarattıkları yepyeni dilin kelimelerini okurun zihnine kazıyorlar.
Ünlü yönetmen Stanley Kubrick tarafından 1971’de filme çekilen, ilk seferde gösterim yasağı alan daha sonra gösterimine izin verilen Otomatik Portakal tüm zamanların en sarsıcı romanlarından.
Pygmallion (Bernard Shaw)
Yunan mitolojisinde, heykeltraş Pygmalion, fildişinden yarattığı kadın heykeline aşık olur. 1925 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Bernard Shaw, aynı adlı bu oyununda, sokaklarda çiçek satan bir kızı, bir fonetik (sesbilim) profesörünün olağanüstü çabasıyla adeta bir kukla haline getirirken dil yoluyla ona hanımefendi kişiliği kazandırmıştır.
Toplumsal sınıflar arasındaki geçiş sorununu, bir eğitim ve kültür sorunu olarak gören yazar, bu oyunun yazıldığı dönemde kazandığı büyük başarıyı, “Büyük sanatın ancak öğertisel olabileceğinin” kanıtı olarak değerlendirmiştir. Oyunun film uyarlamaları, 1938’de Pygmalion (Oscar Ödülü) ve 1964’te My Fair Lady (8 dalda Oscar Ödülü) adları ile sinemaya kazandırılmıştır.
Godot’yu Beklerken (Samuel Beckett)
Godot’yu Beklerken, 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953’te Paris’te sahneye kondu. Zamanla ülke çapında ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizce’ye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelendirilmesine karşın hızla klasikleştirildi.
Oyunun varoluş sancıları çeken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevini yerine getirmeyince gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.
Kimilerine göre tüm zamanların en iyi romanı olan Godot’yu Beklerken, 21 yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
Geçmiş Analiz Grupları
• Dorian Gray’in Portresi (Oscar Wilde)
25 Mayıs / 1-8-15 Haziran 2023
11-18-25 Temmuz / 1Ağustos 2023
28 Ağustos/4-11 Eylül 2023
• Sineklerin Tanrısı (William Golding)
24- 31 Temmuz /8-15 Ağustos 2023
18-25 Eylül /2 Ekim 2023
• 1984 / Bin Dokuzyüz Seksen Dört (George Orwell)
9-16-23 Ekim 2023
• Pygmalion (George Bernard Shaw)
31 Ağustos /7-14 Eylül 2023
• Godot’yu Beklerken (Samuel Beckett)
21-28 Eylül / 5 Ekim 2023
• Otomatik Portakal (Anthony Burgess)
12-19-26 Ekim 2023
Yasemin TALAZ BAYRAKTAROĞLU Hakkında Kısa Bilgi
• İngiliz Dili ve Edebiyatı Lisans / Yüksek Lisans
• Arketipsel Pattern Analizi Yüksek Lisans(Assisi Enstitüsü, U.S.)
• Bilinç Dışı İletişim, Bilinç Dışı Deneyimler ve Arketipsel Temsiller Klinik Eğitim – (Assisi Enstitüsü, U.S.)
• Jungiyen İleri ve Klinik Seviye Masal Analizi eğitimlerine aktif olarak devam etmektedir. (Assisi Enstitüsü, U.S.)