Psişe, insanda bilinç ve bilinç dışı öğelerin tamamını içeren bir dinamiktir. Arketipler, yani ilksel imgeler ise psişeye yansıyan, geçmişi insalık tarihine uzanan, tüm insanlığa ait en temel bilgileri içeren sayısız, kolektif psişik alanlardır.
Kollektif bilinç dışında yer alan arketipler tüm insanlığın ayak izlerini içerir. Bu kolektif deneyimler her toplum ve kültürde farklılıklar göstersede, her insanın kişisel bilinç dışı kayıtlarının uzantılarıdır. Arketipler, kollektif bilinç dışının ürünleridir. Bu ilksel imgeler, insanın ilk var oluş hikayesine kadar gider. Tüm insanlığa ait en eski davranış özelliklerini, kodlamaları barındıran bilgi havuzudur.
Jung’a göre arketipler içgüdülere denktir ve en eski insan davranış modelleridir. Bir insanın bilincinin dahi gelişmediği dönemde var olan, tüm insanlığa ait ilksel davranış motiflerini barındırırlar. Bu evrensel motifler, hem bireyin hem de toplumun bilinç dışının ürünleridir. Freud bilinç dışını, unutulmuş veya bastırılmış içeriklerin olduğu fonksiyonel bir alan olarak nitelendirmiştir. Jung, bu içeriklerin olduğu alana kişisel bilinç dışı, bu alanın daha derinlerinde olana kollektif bilinç dışı adını vermiştir.
Doğduğumuz andan itibaren bu insanlık havuzundan bireysel olarak gerekli olan bilgileri toplayarak kendimize ait rolleri çoğu zaman bilinçsiz olarak seçer ve o arketiplerin psişik enerjileri doğrultusunda davranışlar sergiler ve seçimler yaparız. Bu roller kimi zaman evrensel, toplumsal arkaik yani en eski bilgilerin depolandığı kollektif bilinçten bilincimize yansırlar.
Arketip kavramını modern dünyada ilk dile getiren analitik psikolojinin kurucusu Carl Jung olarak bilinse de, arketip kelimesinin temeli, Platon’un gerçek şeylerin yerine kullanılan modeller anlamına gelen “idea” kelimesinden gelir. Platon’un bu kavramı, “üst bir ahlaki nitelik” anlamını barındırırken, Jung’un tanımladığı arketip kavramının içinde insanlığa ait “kötü” olan unsurlar da vardır.Jung, Arketipler ve Kollektif Bilinçdışı adlı kitabında arketip kavramının M.Ö. 2. yüzyılda Eski Yunan filozofu Philo Judaeus’a kadar uzandığını söyler. Jung bahsi geçen kitabında, aynı yüzyılda yaşamış Yunan psikopos Irenaeus’un “Tanrı, bu imgeleri kendinden yaratmamış, kendisinin dışındaki ilksel imgelerden kopyalamıştır.” şeklinde bir ifadesine yer verir. Bu ifadeler güncelliğini yitirmiş olsa da, arketip kavramının tarihin en eski sayfalarında dahi var olduğunun kanıtı niteliğindedir.
Bilinç dışı dendiğinde genellikle kişisel bilinç dışımız akla gelse de, arketip kavramını daha net kavrayabilmek için, kollektif bilinç dışı dinamiklerinin anlaşılması gerekir. Kişisel bilinç dışımızda enerji alanları olarak varlığını sürdüren sayısız kompleks yapılarımız (anne ve baba kompleksleri en temel olanlardır) bireysel deneyimlerle örülmüş arketipsel alanların temsilleridir. Jung’un “alt kişilikler” olarak da tarif ettiği komplekslerimiz, imgeler aracılığıyla rüyalarımızda ve aktif imgelem çalışmasıyla çoğu zaman kişilik kazanan “gölge içeriklerimiz” olarak karşımıza çıkar.
Arketipsel imgeler rüyalar, mitler, mitolojik hikayeler ve masallar, arketipsel alanlardaki imge ve sembolleri temsil ederler. Bu alanlarda psikomitoloji ve masal analizi süreçlerinden geçerken, eş zamanlı olarak kişisel bilinç dışı içeriklerimizin, yani bilinç dışımızda etkisinde olduğumuz ve bilincimize o zamana kadar gelmemiş olan arketipsel imgelerin temsil ettiği alan içeriklerini saptayabiliriz. Bu alanlardaki kısır döngülerin kırılması ve yeni arketipsel alanların ve yeni döngülerin yaratılması sürecidir.
Bilinçsizce etkisinde olduğumuz arketipsel alanların bilincimize kısmen de olsa gelmesiyle, bütünlenme yolundaki engellerimizi zaman içinde aşabiliriz. Ayrıştırdığımız benlik parçalarımızın dengelenmesine, yani yaşam enerjimizin ileri yönde akması yönündeki bu çabamız sadece kişisel hayatımıza değil aynı zamanda kolektif alandaki karanlığın aydınlatılmasına da katkıda bulunacaktır.
Kaynakça
(1) Arketipler ve Kolektif Bilinç DışıToplu Eserler 9. Cilt