Jung’un kaleminden 1914-1930 yılları arasında çıkan Kırmızı Kitap ya da Liber Novus (Yeni Kitap), yaşadığı dönemin kültürel ve evrensel kriz döneminin olduğu kadar “Hayatımın en zor deneyi” olarak nitelendirdiği bu eser kapsamlı bir öz-deney, ebebi bir psikoloji çalışmasıdır. Liber Novus, Jung’un kendi “Ruh Kayıbı” nın üstesinden gelme çalışmasıdır. “Derlinliklerin Tini”ne inerek psikolojik ve teolojik kozmoloji içinde Tanrı’nın imgesinin insanın içinde yeniden doğmasının ispatı ve temsilidir. Liber Novus, edebiyat ve psikolojinin kesin ayrımının olmadığı bir döneme aittir. Aynı zamanda Liber Novus, Jung’un sonraki eserlerinin temelini oluşturur ve bu eserlerin özünü kavramanın bir anahtarı niteliğindedir.
Liber Novus’un içeriğinde, ilk olarak “Libidonun Dönüşümleri ve Simgeleri adlı kitabında, düşsel düşünme ve çağdaş insanın düş ve fantezilerinde varlığını sürdüren mitolojik temalar üzerine kapsamlı bir çalışmanı izleri fazlasıyla görülür. Kırmızı Kitap’ın ilk basımının editörü ve önsözünün yazarı Sonu Shamdasani önsözde söyle söyler, “Jung bilinç dışının, herkeste bulunan ve mitolojik imgeler içeren filogenetik bir katmanı olduğuna inanıyordu. Jung’a göre bu ilksel imgeler libidonun simgeleriydi ve onun tipik hareketlerini betimliyordu.” Jung söylenceden yani “ilksel bilgi” den kopuk bir kişinin aslından köklerinden, geçmişinden ve soyundan kopmuş olduğunu söylemiştir. Bu nedenle Kırmızı Kitap’ın yazılmasının Jung için kutsal bir değeri vardı. İnsana kaybettiği doğasını, sezgilerini, saçma ve anlamsız gelen yanını geri kazandırmak, yani Bütünlüklü Benliğine ulaşması için kendi içsel yolculuğuna çıkmasına vesile olmak.
Kırmızı Kitap, Jung’un çok önce yazmaya başladığı “Kara Kitaplar”ın izlerini büyük ölçüde taşır. Kara Kitaplar ve Liber Novus arasındaki temel fark, Kara kitapların şahsi kullanım için, Kırmızı Kitap’ın başkalarının da okuyacağı şekilde daha betimleyici ve açıklayıcı yazılmış olmasıdır.
Kırmızı Kitap’ta, Jung’un Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt”ünden, Dante’nin İlahi Komedya’sından Geothe’nin Faust’una kadardır çok eserden etkilenmiş olduğunu ve bu eserlerdeki temaların kitabı yazarken kullandığı aktif imgelem tekniğinde kendi ruhunu ararken ve bilinç dışında karşılaştığı karakterlerle yaptığı içsel diyaloglarda görürüz.
Kırmızı Kitap’ı okuma süreci kişinin bildiklerinin, tutunduklarının bir yıkım sürecine girmesini tetiklediği bir süreçtir. Ya da şöyle diyebiliriz, bireyin yeni bir arketipsel alana geçişinin habercisi olmuştur. Anlamlı gelen herseyini anlamsız olanla bütünlendiği bu okuma sürecinde yaşanan içsel deneyimler kolektif alanları temsil etse de, her birimiz için eşsizdir.