Psişik Enerji
Olarak Para

Parayla ilişkimiz kadim, ilksel bir alış veriş döngüsüdür. Parayla ilgili algımız kişisel deneyimlerimiz, travmalarımız ile şekillenir ve “arketipsel para” ile olan uyumlu ilişkimiz bozulur. Parayla olan ilişkimiz yaşadığımız deneyimle anlam kazandığında “para” alanının ana merkezi anlamını algılayamayız.

Arketipsel alanlar tıpkı manyetik alanlar gibidir. Fizikçi, teorisyen ve nöropsikolog David Bohm’un ifadesiyle manyetik alanın oluşturduğu hareket ya da dans, maddenin de hareketini ve dansını oluşturur. Arketipsel alanları hem yapıcı hem de yıkıcı döngüler içerir. Ancak kolektif psişik alanda iyi ya da kötü diye kavramlar yoktur. Doğadaki yapım ve yıkımı içeren döngüsel enerjilerin bulunduğu arketipsel alanlar, sürekli döngüsel hareket halindedir ve çeşitlilik içerir. Yani sadece kötü ya da iyi dediğimiz alanlara takılı kalmayan “akan ve ilerleyen” bir yapıdadır.

Zıtların Birliği

Parayla ilgili komplekslerimizden bazıları; açgözlülük, kayıp, küçümsenme, güç, yoksunluk, cimrilik, despotluk gibi algılar paranın arketipsel “yapıcı” yönünden uzaklaşmış stabil hale gelmiş enerjilerin alanlarıdır. Psişik enerji olan para, pıhtılaşmış kan gibi durağan ve yaşam enerjisini tıkayan katılaşmış bir formdadır. Tıpkı para alanında olduğu gibi 10 yıllık sorunlu bir evlilik, bir firmanın 20 yıl sorunlu bir şekilde yönetilmesi, sürekli aynı şekilde giden ve değişmesi gerektiği halde değişmemekte direten sistemin dağılması, yıkıcı hale gelmiş personanın dönüşümü için Kırmızı Kitapta ifade ettiği “suikastçi” nin devreye girmesi gerekir. Kendini tek ve en doğru güç olarak gören maddeleşmiş, kendini kahraman ilan etmiş enerjinin dağılıp yeniden yapılanması için Jung yapılması gereken suikast hakkında şöyle der “Ah o Siegfried, sarışın ve mavi gözlü, Alman kahraman, elimde öl­mek zorundaydı, en sadık ve en yiğit olan! Daha büyük ve daha güzel olarak değer verdiğim her şey onun kendisinde vardı; benim gücüm, gözü pekliğim, gururumdu. Bu savaşta ben düşerdim, o yüzden bana kalan suikastti. Yaşamaya devam etmek istiyorsam bu ancak hilekarlık ve hinlikle olabilirdi.” (s. 137) Kısacası kahramanın sabit alan tutması, illaki bir anti kahramanı devreye sokacaktır.

Zıtlıkların birleşmesi sonucu transformasyon ortaya çıkar. Dönüşüm “üçüncü”nün alana girmesiyle olur. Bilinç dışı psişik alanda ve bilinçli yaşantımızda üçüncünün devreye girmesi eş zamanlı olarak gerçekleşir. Örneğin, bireyin psişik alanında parayı dengeli ve gerekli zamanlarda gerekli şekillerde harcamak “cimrilik” olarak bilinç dışında varlığını sürdürüyorsa, bilinçli alanda aşırı bonkörlük, savurganlık aktif halde görülebilir. Her ikisi de uç özelliklerdir ve bu iki ayrı uç yeterince süre zıt kutuplarda varlıklarını sürdürürse büyük bir gerilim ortaya çıkar ve “üçüncü” nün devreye girmesi yani bu iki uç enerjinin bir araya gelmesinden oluşan, yıkımla birlikte gelen dönüşümün gerçekleşmesi zorunlu hale gelir.

Para Kompleksinin Arketipsel Alanla Uyumsuzluğu

Para arketipsel alanının yapıcı duygu, düşünce ve davranışları, parayla ilgili deneyimimiz ne kadar yıkıcıysa o kadar bizden uzak hale gelir. Kompleksimiz, arketiple olan ilişkimizi şekillendirmiştir. Parayla olan ilişkimiz, arketipsel asli alanla olan uyumumuzu ya da uyumsuzluğumuzu açığa çıkartır.

Kompleks bilinci ele geçirir. Kompleksin zaman ve mekanın ötesindedir. Örneğin, bir kişinin satın aldığı bir şeyi anlatmasından tetiklenen bir kişiyi düşünelim, Kişinin o kişi hakkında olumsuz bir yargıya varması, aktif bir döngüye işaret eder. Anlatılan artık basit bir anlatımın ötesindedir. Çünkü kişideki eksikliği hatırlatan bir niteliktedir. Jung’un öğrencisi ve sonradan meslektaşı olan M. L. Von Franz’ın köpekle olan hikayesi bu durumu çok net anlatır. Bir tanıdığı köpeğinin yemek yemeden önceki tuhaf davranışlarını kendisine anlatır. Köpek yemek yemeden evvel sürekli bir sağa bir sola bazen ileri geri yemek kabının etrafından hareket etmektedir. Yemeğe başlamadan evvel her öğünde aynı patenleri gerçekleştirir. Bu döngü yaklaşık 30 ila 35 dakika sürmektedir. Yemek yemeye başlamasındaki bu zorluğun nedeni ilk başta anlaşılamaz. Ancak daha sonra köpeğin 10 yavrunun sonuncusu olduğunu öğrendiğinde bu davranışın ne anlama geldiğini çözer. Köpek bir nevi “tekne kazıntısı”dır. Yani sona kaldığı için herkes bir yerden yemek yerken o yemeye aslan vaktinde ulaşamamıştır. Ve bu durum onda şartlanmaya sebep olmuştur.Yemeğe ulaşmak için hep çabalamış olan yavru köpek, yemek önüne koyulduğunda ve yalnız kaldığında yine aynı “ulaşamama” döngüsünü sürdürmektedir. Kompleks reaksiyonumuzu belirler kendi seçimimiz sanarız ama değildir. Von Franz’ın şu ifadesi bize komplekslerin gücünü hatırlatır, “Kompleksler, bireyin psikolojik yaşamında önemli bir rol oynar; çünkü bunlar bilinçaltında bastırılan ve bireyi etkileyen duygulardır. Bu duygu ve düşünceler, bilinçli düşünce süreçlerimizi etkileyip yönlendirebilir.” (1964)

Masallardaki kahramanın seçimleri de kompleks davranışlarıdır. Çünkü davranışlarımızın kompleksin dinamikleri tarafından şekillenir. Kompleks kişiliği yönetir. Bir çok masalada prens ya da prenses bir hayvana dönüşür. Kişiliğin kurbağa olur yılan olur eşek olur. Lanetlenmektir bu. Konuşan hayvan arketipsel pozesyondur. Yani yüzde doksan insana ait özelliklerimizi kaybederiz. Hayvan gibi yürür ve davranış gösteririz. Davranışımız da pozesyonda olur. Aynı durum rüyalarımızdaki hayvan imgeleri için de geçerlidir. Bilincimize gelmesi ve sahiplenmemiz gereken içerik hayvan formunda, hangi hayvanı görmüşsek onun niteliklerinin detaylı analiziyle bilince entegre edilir. Profesyonel bir rüya analizi sürecinde bu içerikler bireyin yaşantısında dönüşümlere kapı açar.

Arketipsel Anne ve Para

Para enerjisinde olduğu gibi tüm arketipsel enerjiler, yaşam enerjisinin kaynağıdır. Yani, yaşamla olan bağlantımızdır. Doğum şeklimiz ve anneyle ilişkimiz de parayla olan durumumuzu, yaşamla olan ilişkimizi açığa çıkartır. Anneden ayrılık teması tam ve bütün olandan kopuş ve “farklı olma” algımızın ilk geliştiği aşamadır. Kendimizde eksik olarak nitelediğimiz her şey, bizi arketipsel anneyi aramaya iter. Bu arayış esnasında, anneden alamadığımız bize ait olan emanetlerimizi başka nesnelere yansıtırız. Psikanalist Erich Fromm’un ifadesi bu kavramı açar niteliktedir; “Sevgi, bir insanın kendini tam olarak hissetmesini sağlayan en derin ve en güçlü bir duygudur.” (s.69) Anneyle ilk ilişkimizin niteliği, şu an paraya atfettiğimiz niteliklerle çok yakından ilişkilidir. Anneyle olan ilk alışverişimiz, arketipsel annenin muazzam güçlü yıkıcı ya da yapıcı alanıyla birleşir. Anneden aldığımız süt ve psikanalist Erich Fromm’un deyimiyle sevgi, güven, şefkat, korunma temsili olan “bal”, arketipsel alanla dengeli bir şekilde uyumlanıp uyumlanmayacağımızla ilgilidir.

Yaşam Enerjisine Karşı Entropi Yasası

Para enerjisi etrafında dominant hale gelmiş yıkıcı enerjiyi tanımlamak için entropi yasasına kısaca göz atalım. Entropi kavramını ilk kez 1984 yılında kullanan fizikçi Benjamin Thompson, mekanik aygıtların çalışma sistemlerini anlatmak için kullanmış olsa da, daha sonra doğa bilimleri bu terimi entropi yasası evrende her şeyin “minimum enerji seviyesine inmek ve maksimum düzensizliğe ulaşma” yönünde bir gidişatı olduğu yönünde açıklamıştır. Yani illaki bir şeyleri yok sayan ve olumlu içeriğin zıttını büyüten psişik bir yapımız vardır. Para kompleksimiz “arketipsel para” enerjisinden ne kadar uzaksa, psişik kişisel bilinç dışı alanımızda düzensizlik hakimdir. Yani öznel bakış açılarımız, nesnel ve arketipsel içeriğin net görülmesini engellediği için, parayla ilgili düzensizlik yaşantımıza hakim olabilir. Bu durum Jung’un “İçeride ne yaşanıyorsa, dışarıda da o yaşanır.” ifadesini kanıtlar niteliktedir.

Tek yanlı bir döngü içeren bu alanın maddeyi (insanı) etkileyen hareketleri sınırlıdır. “Para sadece şu kanaldan gelir.” veya “Bunun haricinde paraya ulaşmak zordur.” şeklinde yıkıcı alanın etkisi bilincimizi işgal ederken, “paranın akan ve ilerleten yaşam enerjisi” gölgede yani bilinç dışında kalır. İç kaynağın yapıcı döngüsüne giremeyen kişi, yaşamında sınırlı olan dış kaynaklara bağımlı hale gelir. Para, tüm arketipsel alanlar gibi yaşam enerjisi üreten saf bir kaynaktır. Bu kaynağın ürettiği yapıcı paternler in (döngülerin) aktifleşmemesi, dış kaynaklara bağımlılıkları arttırır. Örneğin, bir başkasını para kaynağı olarak görerek ondan medet umabilir, ya da tek para kaynağı olarak görülen alandan başka bir olasılık reddedilebilir veya potansiyel olarak kalmış olan beceriler kullanımaya bilir.

Arketipsel Alanlar Nasıl “Gölge” Haline Gelir?

İskoç biyoloji teorisyeni ve matematikçi Darcy Thompson, “On Growth and Form” (1917) adlı kitabında tüm enerji hareketlerinin yaşamın kendi hareketi olduğuna değinir. Bizler madde olarak yaşamı temsil etmekteyiz. Yapıcı yıkıcı tüm hareketlerimiz arketipsel enerji alanlarının döngüleridir. Para ile ilgili arketipsel alanın hangi yönüyle deneyimlerimiz olduysa o yöndeki arketipsel alan bilincimizle uyumlanır. Yani paranın yıkıcı ve zayıf içeriklerinin deneyimlerle maddeleştiği alanı tecrübe ettiysek, bilincimize hakim olan alan haline gelirken, parayı olumlu yönde madde haline getiren arketipsel alanın içerikleri bilinç dışımızda kalır. Bilinç dışımızda kalan herhangi bir psişik enerji yönetimi ele geçirir. Bu ele geçiren alanı “kompleks” olarak tabir ederiz. Komplekslerimiz “gölgelerimizdir”. Gölgeler daima bir nesneye yansıtılır. Yansıttığımız içerik paraya ait olumlu, yapıcı bir içeriktir. Yani, bana akışta olan parayı “severek ve rahatça alırım” içeriği “kazanmak”, “elde etmek” olarak yani dışardan çabayla ulaşılan bir döngüsel alanda kalır. Bastırılmış gölge içerik bir başka nesneye yansıtıldığında, o nesne üzerimizde hakimiyet kurar. Hatta zorbalaşır. Tıpkı “kendi alanımızı korumanın” bencillik olduğunu düşünmemizden dolayı bu içeriği bilincimize entegre edemediğimiz için karşımıza bencil ya da narsist kişiliklerin çıkması gibi, paranın adını “kirlilik”, “zorluk” şeklinde etiketleyip gölgemiz haline getirdiğimizde para karşımıza kirlilik veya zorluk olarak çıkar. Aslında bu kısır döngünün yegane amacı evrenin “reddedilen parçanın sahiplenilmesi” yönündeki yaşam enerjisidir.

Sonuç olarak, para kompleksinin arketipsel alanla uyumsuzluğu bireylerin psikolojik yapıları üzerinde derin etkiler yaratmaktadır. Para, sadece bir değişim aracı olmanın ötesinde, duygusal ve zihinsel yapımızla bağlantılı karmaşık bir deneyim alanıdır. Parayla olan ilişkimiz, arketipsel formlarımızla nasıl bir etkileşim içinde olduğumuzu gözler önüne sererken, aynı zamanda bilinçaltında bastırılmış duygularımızı da gün yüzüne çıkarmaktadır. Para ve arketipsel enerjilerin derin bağları, yaşam enerjimize ve dolayısıyla kişilik gelişimimize dair önemli ipuçları sunar. Para ile olan ilişkimizi gözden geçirmek, yaşamla olan bağlantımızı güçlendirmek için bir fırsat sunmaktadır. Bu bağlamda, para kompleksi ile yüzleşirken, kişinin kendi içsel dinamiklerini ve bilinçaltı süreçlerini keşfetmesi gerekmektedir. Sadece ekonomik değerler üzerinden değil, aynı zamanda duygusal derinliklerimiz üzerinden de paraya anlamlandırmamız gerektiği aşikardır.

Referanslar
Thompson, D’Arcy W. (1917). On Growth and Form. Dover Publications

Jung, Carl G. (1913). Kırmızı Kitap (137). Kaknüs Yayınları.

Fromm, E. (1956). Sevgi Sanatı. SAY Yayınları.

Von Franz, M. L. (1964). The Interpretation of Fairy Tales. Princeton University Press.